Tevrat, Zebur ve İncil nasıl yazıldı?
Kutsal Kitap, İsa'dan önce yaklaşık 14. yüzyıldan başlayarak İsa'dan sonraki yüzyıl sonuna kadar olan bir süre içerisinde yazıya geçirilmiştir. Bu yazılar Tanrı'nın görevlendirdiği insanlar tarafından yine Tanrı'nın kendi Ruhu'yla esinlenerek yazdırılmıştır. Kutsal Kitap; tarihsel olaylar, kutsal şiirler, peygamberlik yazıları ve esinlemelerden oluşan kitapçıkların bir araya toplanmasından meydana gelmiştir. Yazılar, dünyanın ve insanın yaratılışından başlayarak, dünyanın son günlerinde olacak olaylar ve Tanrı'nın yargısını baştan sona ve belli bir düzen içerisinde anlatır.
Kutsal Kitap'ın içeriği Kutsal Kitap, Eski ve Yeni Antlaşma olmak üzere iki kısımdan oluşur. Eski Antlaşma, İbranice ve Aramice olarak yazılmıştır ve 39 kitaptan oluşmaktadır. Yeni Antlaşma, Kutsal Kitap'ın ikinci kısmıdır ve halk arasında İncil diye bilinir. İncil, Grekçe yazılmıştır ve 27 kitaptan oluşur. İncil kelimesi arapça olup "Müjde" ya da "İyi Haber" anlamına gelmektedir. Kutsal Kitap, içerik ve metinsel biçim açısından 9 temel sınıfa ayrılır: Eski Antlaşma (Tevrat-Zebur)(39 kitap)
|
Yeni Antlaşma (İncil)(27 kitap)
|
İki Antlaşma ikişer ana kısma ayrılır ("ilahi tarih" ve "ilahi yorum" diye alt ve üst raflar) ve genellikle kronolojik bir sıra izler (soldan sağa doğru). Eski Antlaşma, Tanrı'nın, kendi içlerinden çıkacak Kurtarıcı Mesih'i dünyaya göndereceği halkı (İsrail ulusu) oluşturup eğiterek zemini nasıl hazırladığını kaydeder. Yeni Antlaşma ise Tanrı'nın, Mesih aracılığıyla bütün uluslardan Kendisine iman eden insanları nasıl günahtan kurtarıp sevgiyle kabul ettiğini açıklar.
İşte Eski Antlaşma'yı oluşturan ilk bölümler yani Yaratılış'tan Ester'e kadar olan kısım, dünyanın yaratılışından, Kurtarıcı İsa Mesih'in gelişine dek geçen süre içinde Tanrı'nın insanlarla olan tarihsel ilişkilerini kaydeder. Belirli bazı önemli noktalarda Tanrı, bu tarihin arkasındaki ve ilerisindeki amaçlarını daha da ayrıntılı bir biçimde bildirir. Nitekim, Eyüp'ten Malaki'ye kadar olan kısım, Tanrı'nın bu özel yorumlarını kaydeder. Böylece alt rafta "ilahi tarih" kitapçıkları, üst rafta da "ilahi yorum" kitapçıkları yer almaktadır. Bu düzen aynı şekilde Yeni Antlaşma'da da görülür; önce Matta'dan Elçilerin İşleri bölümüne kadar olan kısımda Tanrı'nın Mesih'i dünyaya göndererek meydana getirdiği tarihsel oluşum anlatılır. Bunun ardından bu yeni oluşumun esas gerçekleri, düzeni ve iç yaşamı Elçilerin Mektupları'nda açıklanır. En son olarak Esinleme bölümünde, Mesih'in ikinci gelişi ve dünyanın sonuyla ilgili gelecekte olacaklar açıklanır. |
Kutsal Kitap günümüze nasıl ulaştı? Eski Antlaşma (Tevrat-Zebur) Bin beş yüz yıla yaklaşan bir süre içinde İbranice ve Aramice olarak kaleme alınan Eski Antlaşma, Tanrı halkının tarihini anlatır. Tanrı esiniyle yazan Eski Antlaşma yazarları, Tanrı'nın tüm insanlık tarihini kutsamak amacıyla seçtiği İsrail halkı için yaptıklarını, buna karşılık halkın Tanrı'ya nasıl tapınması gerektiğini anlatır. Tanrı, peygamberleri aracılığıyla insanlara seslenmekte ve tarihteki etkinliğini sürdürmektedir. Musa aracılığıyla verdiği On Buyrukla insanlık tarihine kayıtsız olmadığını göstermiştir. |
On Buyruk ve Kutsal Yasa'nın bazı bölümleri taş levhalar üzerine kazınmıştı. Mısır'dan Çıkış kitabının 19, 20 ve 31 no'lu bölümlerinde bundan söz ediliyor. Eski Antlaşma'nın ilk kopyaları, rulo haline getirilen ve genellikle 'tomar' diye tabir edilen deri parçaları üzerine yazılmıştır. Bu tomarların çoğu 1 metre eninde ve 10 metre uzunluğundaydı. Genelde bir tomar bir kitap içerirdi; ancak uzun kitaplar iki tomara sığdırılırdı. Kopyalama işini yapan yazmanlar çok katı kurallara uymak zorundaydı. Örneğin kopyalamada tek bir harf bile eksik kalmasın diye deri üzerine kopyaladıkları kitabın bütün harflerini tek tek sayarlardı. Bir yanlışlık yapıldığı görüldüğünde bütün nüsha yok edilir ve yeniden başlanırdı. Bu titiz kopyalama sayesinde özgün metinlerin bütünlüğü günümüze kadar korunabildi.
Ölü Deniz tomarları olarak bilinen Kutsal Kitap'a ait bazı bölümlerin elyazmaları, İbranice Kutsal Kitap'ın bugüne dek elimize geçen en eski elyazmalarıdır. Bunların çoğu kısa parçalar halindedir. Bugün elimizde bulunan Eski Antlaşma el yazmaları, İ.Ö. 1500 İ.S. 100 yılları arasında, uzun bir zaman dilimi içinde kaleme alınmış yazıların nüshalarıdır. Kutsal Kitap'ın tamamını içeren ve günümüze ulaşan en eski nüshalar, ad ve tarihleriyle şöyle sıralanabilir;
Yeni Antlaşma (İncil) Kutsal Kitap'ın ikinci yarısı Yeni Ahit, ya da Yeni Antlaşma'dır. Genelde İncil diye bilinir, İncil'in ilk nüshaları, İsa'nın yaşadığı dönemde en yaygın dil olan Grekçe'de elle yazıldı. Bugün hala bazı kentlerimizde resmi binaların önünde görmeye alışık olduğumuz arzuhalciler gibi, ilk çağlarda da yazarların yanı başında her söylediklerini yazan yazıcılar vardı. Örneğin, Pavlus'un ünlü Romalılar Mektubu'nda şunu okuruz: |
Romalılar 16:22 Mektubu yazıya geçiren ben Tertius, Rab'be ait biri olarak size selamlarımı gönderirim.
İncil, İsa'nın, Tanrı'yı bize açıklamak için dünyaya gelen "Tanrı Sözü" olduğunu belirtir. İbraniler Mektubu'nun yazarı aynı konuya değinirken şöyle der: İbraniler 1:1-2 Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu'yla bize seslenmiştir. 'Tanrı Sözü' olan İsa Mesih'in yaptıklarını ve öğrettiklerini yazılı olarak bizlere aktarma görevi İsa'nın ilk öğrencilerine verildi. Bunlardan biri olan Yuhanna, kendi adıyla anılan üç mektubun ilkinde görevini şöyle tanımlar: 1.Yuhanna 1:1-2 Yaşam Sözü'yle ilgili olarak başlangıçtan beri var olanı, işittiğimizi, gözlerimizle gördüğümüzü, seyredip ellerimizle dokunduğumuzu duyuruyoruz. Yaşam açıkça göründü, O'nu gördük ve O'na tanıklık ediyoruz... Pavlus'un yakın arkadaşlarından biri olan Luka, kendi adıyla anılan İncil kısmını yazmasının nedenlerini şöyle açıklar: Luka 1:1-4 Sayın Teofilos, Birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya girişti. Nitekim başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkârı olanlar bunları bize ilettiler. Ben de bütün bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm. 4Öyle ki, sana verilen bilgilerin doğruluğunu bilesin. Peki, bu amaçla yazılan metinler elimize nasıl ulaştı? Basım araçlarının kullanılmaya başlandığı 15. yüzyıla kadar İncil'in sadece ilk nüshaları değil, diğer tüm nüshaları da elle yazılageldi. Başlangıçta, genellikle yazı için kamıştan yapılan ve papirüs diye adlandırılan bir çeşit kağıt kullanılırdı. Papirüs zamanla yerini daha dayanıklı olan parşömene bıraktı. Parşömen, yüzeyi temizlenip kireç taşıyla doyurulmuş deriydi; adını, imal edildiği yer olan Bergama'dan almıştır. |
Dokuzuncu yüzyıla kadar metinler genellikle ayrık yazılan majüskül harflere benzer ve ünsiyal diye nitelendirilen harflerle yazılırdı. Dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu harflerin yerini minüskül denen ve birleşik yazılan küçük harfler aldı. Daha az yer kaplayan bu harfler, yazımda da önemli bir hız sağladı. Sonuç olarak kitaplar ucuzladı ve daha çok sayıda yazılmaya başlandı.
İncil'in ilk nüshalarının önemli bir bölümü hala elimizdedir, ilk yüzyıllarda metinler narin yapılı papirüslerin üzerine yazıldı; bunların çoğu ancak yıpranmış olarak günümüze ulaşabildi. Bununla birlikte Mısır çöllerinde yüzlerce yıl insan eli değmeden saklı kalmış, yapılan kazılar sonucu gün ışığına çıkarılmış doksan kadar papirüs bugün elimizde bulunuyor. Bunların en eskisi, 2. yüzyılın ilk yarısına ait olup Manchester Üniversitesi'nin John Rylands Kütüphanesinde korunmaktadır. Yan sayfada gördüğünüz elyazması örneği, İ.S. 200 yıllarına ait olup Dublin'deki Chester Beatty Kütüphanesinde korunan metinden alınmıştır. Üçüncü ve sonraki yüzyıllardan günümüze ulaşan elyazması parşömenlerin sayısı ise 3000'i geçiyor. Elimizde bulunan elyazmaların ancak 100 kadarı papirüstür. Antik çağa ait diğer kitaplarla karşılaştırıldığında İncil metnine ışık tutan bunca kanıt, İncil'in günümüze sağlıklı bir biçimde ulaştığının güvenli göstergeleridir, İncil'den sonra ikinci sırada 647 elyazmasıyla desteklenen Homeros'un İlyada Destanı bulunmaktadır. İncil'in ilk yüzyıllara ait metinlerine güvenilir kanıtlar sunan önemli sayıda başka kaynaklar da vardır. Bunların içinde kilise ayinlerinde okunan ve İncil'den ayetler içeren 2200'den fazla ayin kitabı sayılabilir. Son olarak İncil'in çeşitli dillere yapılmış çevirilerini de anmak gerekir, ikinci ve üçüncü yüzyıllara dayanan ilk İncil çevirileri Süryani, Latin ve Kıpti dillerinde çıkar karşımıza. Bu metinler, İncil'in İ.S. 300 yılından önceki metnine tarafsız kanıtlar teşkil ettikleri için önemlidirler. Kutsal yazıların dili ve antik çeviriler Eski Antlaşma (Tevrat-Zebur) Eski Antlaşma İbranice yazıldı. Sadece Ezra, Daniel ve Yeremya kitaplarındaki birkaç bölüm (Daniel 2:4-7:28; Ezra 4:8-6:18; 7:12-26; Yeremya 10:11) Aramice olarak yazıldı. Bu da Yahudilerin Babil'e sürgün edildiği zamana rastlar (İ.Ö 587-539). Aramice, Babil'de konuşulan dil olduğu için sürgünden sonra Yahudilerin yaygın biçimde kullandığı dillerden biri haline gelmişti. |
İbranice, İsraillilerin gelmesinden önce Kenan halkının kullandığı ağzın gelişmiş biçimidir. Anlaşılan İbrahim ve oğulları, Kenan diyarına yerleştikten sonra yerli halkın dili olan İbranice'yi kullanmaya başladılar. Bunu, Yaratılış Kitabı'nın 31:47 ayetinden anlıyoruz. Yakup'la Lavan arasındaki antlaşmanın anısına dikilen taşlara Yakup, İbranicesi "Tanıklık Yığını" anlamına gelen Galed adını verirken, Lavan, aynı yere, "Yegar Sahaduta" biçiminde Aramice bir ad verir.
İbranice'nin tarihi genellikle dört döneme ayrılır: 1.Eski İbranice, yani Klasik ya da Kutsal Kitap İbranicesi; 2.Mişna İbranicesi; 3.Ortaçağ İbranicesi; 4.Modern ve güncel İbranice. Eski İbranice, Eski Antlşma'yı (Tevrat, Zebur ve Peygamberlikler) oluşturan kitapların dilidir. Eski Antlaşma, eski İbrani edebiyatının da en seçkin yapıtıdır. Hıristiyanlığın yayılmaya başlamasından sonra Klasik İbranice'nin tüm Hıristiyan dünyasında temel ilahiyat dillerinden biri haline geldiğini görüyoruz. 17. yüzyıldan sonra hızlanan çeviri uğraşları, İbranice'yi dilbilim ve çeviri bilim alanında ön sıraya çıkardı, İbranice, Kutsal Kitap'ın temel dillerinden biri olarak bugünkü dünyanın belli başlı Hıristiyan ilahiyat fakültelerinde öğretilen antik diller arasında önemli bir yere sahiptir. Yeni Antlaşma (İncil) İsa'nın yakın öğrencileri hayatta olduğu sürece öğretilerini ve O'nunla ilgili deneyimlerini çevrelerindeki insanlara sözlü olarak aktardılar. Ancak çok geçmeden İsa'nın yaşam öyküsünü yazıya geçirmeye başladılar, İncil'in ilk dört kısmı, yani Matta, Markos, Luka ve Yuhanna bölümleri Grekçe olarak kaleme alındı. Bu arada Pavlus ve arkadaşları, doğu Akdeniz yöresindeki kiliselere yazdıkları mektuplarda yine Grekçe'yi kullandılar. Peki, Yahudi kökenli olan bu adamlar neden Grekçe yazdılar? Sorunun yanıtı oldukça basittir: Grekçe o çağda Akdeniz bölgesinde en yaygın biçimde kullanılan ticaret ve edebiyat diliydi. Yani Büyük İskender'in fetihlerinden sonra Grekçe, doğu Akdeniz ülkelerinin ortak dili olmuştu. O kadar ki, İ.Ö. 3. yüzyıla gelindiğinde Kutsal Kitap'ın İbranice Eski Antlaşma kısmı, Filistin dışında yaşayan Yahudiler için Grekçe'ye çevrildi. 70 kişi tarafından yapılan bu çeviri, 'Yetmişli' anlamına gelen Septuaginta olarak bilinir. Sıra İsa'nın Kurtuluş Müjdesi'ne geldiğinde de çoğunluğun konuştuğu dilde yazmak en akıllıca seçim olacaktı. Bunu açıkça gören İsa'nın öğrencileri de aynı dili seçmekte tereddüt etmedi. |
Müjdeleme faaliyetleri sonucunda İncil'in ulaştığı diğer Ortadoğu ulusları Kutsal Yazılar'ı kendi dillerine çevirmek için yoğun bir çaba içine girdiler. Bunların başında o çağda bölgenin en yaygın dillerinden birini konuşan Süryaniler gelir. Süryani geleneğine bağlı tüm kiliselerin ortaklaşa kabul ettikleri Süryani Kutsal Kitap metni, Pşitto diye bilinen metindir. Pşitto, 'doğru, basit' anlamına gelir. Pşitto Eski Antlaşma, doğrudan özgün İbranice metinden; Pşitto Yeni Antlaşma da doğrudan özgün Grekçe metinden çevrildi. Süryani topluluklarının yaklaşık dördüncü yüzyılın sonlarından itibaren kabul ettiği resmi Süryanice çeviri -Pşitto- hem Eski hem de Yeni Antlaşma'yı içerir. Derleme ve gözden geçirme işini Metropolit Rabula gerçekleştirdi. Pşitto'da yer alan Eski Antlaşma kitaplarının çoğu, birinci ile üçüncü yüzyıllar arasında yapılan çevirilerin güncelleştirilmiş nüshalarıdır. Yeni Antlaşma kısmı ise, Evangeliyon Damferşe diye bilinen eski Süryanice çevirinin güncelleştirilmiş şeklidir. Bu güncelleştirme süreci dördüncü yüzyılın sonlarına doğru tamamlandı. Pşitto'nun günümüze kadar gelen çok sayıda elyazması vardır; bunların en eskileri beşinci yüzyıla aittir.
Kutsal Kitap'ın dünya dillerine çevrilmesi Eski Antlaşma, Babil Sürgünü'nü izleyen dönemde İsrail halkı arasında ikinci yaygın dil konumuna giren Aramice'ye çevrildi. Sinagoglarda düzenlenen ayinlerde kullanılmak üzere yapılan bu eski çeviri, İbranice'de "çeviri" anlamına gelen Targum adıyla biliniyor, İsa'dan sonra ortaya çıkan ve yayılan kiliseler, çeviri işini büyük oranda Yahudiler'den devraldı ve günümüze dek sürdüregeldi.
Kutsal Kitap'ın bazı bölümlerinin yine Yahudilerce, Aramice'ye çok benzeyen Süryanice'ye çevrildiği sanılıyor. Daha sonra bu çalışmalar, Pşitto Eski Antlaşma'nın ilk temelini oluşturmak amacıyla Süryanice konuşan ilk Hıristiyan topluluğu tarafından devralındı. Eski Antlaşma'nın tamamını içeren en eski Süryanice elyazmaları beşinci yüzyıla aittir.
Kutsal Kitap'ın çağdaş çevirileri, İbranice Eski Antlaşma ve Grekçe Yeni Antlaşma'nın tüm Hıristiyan dünyasının kabul ettiği nüshalarından yapılmaktadır. Bugün kullanılan temel İbranice metin, dokuzuncu yüzyıldan kalma elyazmalarına dayanır. Bu elyazmalarına kaynaklık eden papirüs ve parşömen elyazmalarıysa büyük olasılıkla İ.S. birinci yüzyılın sonlarına doğru bir araya getirilen güvenilir elyazmalarıdır.
Kuşkusuz matbaanın icadıyla Kutsal Kitap eskisinden daha yaygın hale geldi; bu da çeviri anlayışındaki değişim sürecini hızlandırdı. Matbaanın sağladığı olanaklar, Hıristiyan Reformcuları Tanrı Sözü'nü herkese kendi dilinde ulaştırmaya yöneltti, insanlar o güne dek Kutsal Kitap'ın halk dilinde yayınlanması gibi bir düşünceye çok yabancıydı. Ama Luther'in Kutsal Kitap'ı gibi çalışmalar, hem bu düşünceleri değiştirdi hem de Avrupa dillerinin gelişmesine büyük katkıda bulundu. Luther'in çevirisini diğer Avrupa ülkelerindeki çeviri çabaları izledi.
Fransa, İngiltere, Hollanda, İtalya ve diğer Avrupa ülkeleri matbaanın sağladığı olanaklarla birlikte çağdaş çeviri işine büyük hız verdiler.
Kutsal Kitap çevirilerinde yöntem ve şekil zamanla değişikliğe uğramıştır. Yirminci yüzyıl çevirmenleriyle eski, orta ve yeni çağ çevirmenlerinin olaya yaklaşımları ve izledikleri yollar önemli farklılıklar gösterir. Bunu kısaca anlatmak gerekirse, antik, orta ve yeni çağ çevirmenlerinin metne yönelik (literal ve biçime sadık), çağdaş çevirmenlerinse okuyucuya yönelik (özgün metnin mesajına sadık) çeviri yaptıklarını söyleyebiliriz. Hangi dilde olursa olsun, Kutsal Kitap'ın eski çevirilerinin çoğu okuyucudan çok metne yöneliktir ve literaldir. Peki, okuyucuya yönelik çeviri süreci ne zaman başladı?
Kutsal Kitap'ın bazı bölümlerinin yine Yahudilerce, Aramice'ye çok benzeyen Süryanice'ye çevrildiği sanılıyor. Daha sonra bu çalışmalar, Pşitto Eski Antlaşma'nın ilk temelini oluşturmak amacıyla Süryanice konuşan ilk Hıristiyan topluluğu tarafından devralındı. Eski Antlaşma'nın tamamını içeren en eski Süryanice elyazmaları beşinci yüzyıla aittir.
Kutsal Kitap'ın çağdaş çevirileri, İbranice Eski Antlaşma ve Grekçe Yeni Antlaşma'nın tüm Hıristiyan dünyasının kabul ettiği nüshalarından yapılmaktadır. Bugün kullanılan temel İbranice metin, dokuzuncu yüzyıldan kalma elyazmalarına dayanır. Bu elyazmalarına kaynaklık eden papirüs ve parşömen elyazmalarıysa büyük olasılıkla İ.S. birinci yüzyılın sonlarına doğru bir araya getirilen güvenilir elyazmalarıdır.
Kuşkusuz matbaanın icadıyla Kutsal Kitap eskisinden daha yaygın hale geldi; bu da çeviri anlayışındaki değişim sürecini hızlandırdı. Matbaanın sağladığı olanaklar, Hıristiyan Reformcuları Tanrı Sözü'nü herkese kendi dilinde ulaştırmaya yöneltti, insanlar o güne dek Kutsal Kitap'ın halk dilinde yayınlanması gibi bir düşünceye çok yabancıydı. Ama Luther'in Kutsal Kitap'ı gibi çalışmalar, hem bu düşünceleri değiştirdi hem de Avrupa dillerinin gelişmesine büyük katkıda bulundu. Luther'in çevirisini diğer Avrupa ülkelerindeki çeviri çabaları izledi.
Fransa, İngiltere, Hollanda, İtalya ve diğer Avrupa ülkeleri matbaanın sağladığı olanaklarla birlikte çağdaş çeviri işine büyük hız verdiler.
Kutsal Kitap çevirilerinde yöntem ve şekil zamanla değişikliğe uğramıştır. Yirminci yüzyıl çevirmenleriyle eski, orta ve yeni çağ çevirmenlerinin olaya yaklaşımları ve izledikleri yollar önemli farklılıklar gösterir. Bunu kısaca anlatmak gerekirse, antik, orta ve yeni çağ çevirmenlerinin metne yönelik (literal ve biçime sadık), çağdaş çevirmenlerinse okuyucuya yönelik (özgün metnin mesajına sadık) çeviri yaptıklarını söyleyebiliriz. Hangi dilde olursa olsun, Kutsal Kitap'ın eski çevirilerinin çoğu okuyucudan çok metne yöneliktir ve literaldir. Peki, okuyucuya yönelik çeviri süreci ne zaman başladı?
Avrupa'da ondokuzuncu yüzyılın sonlarına kadar literal çeviri, standart çeviri olarak kaldı. Bu çeviri tekniği yirminci yüzyılda değişmeye başladı. Bunu, çeviri teorisi ve çeviri eleştirisi sürecine bağlamak mümkündür. Yirminci yüzyılın başına kadar metne sadakati, biçime sadakat şeklinde yorumlayan çeviri anlayışı, bundan sonra yerini Kutsal Kitap'ın içeriğine, yani bildirisine sadakat anlayışına bıraktı.
Geride bıraktığımız yüzyılda çeviri alanında kazanılan başarılar, Hıristiyanlık tarihinin en parlak başarılarından sayılır. 1900 yılında Kutsal Kitap'ın kısmen veya tamamen çevrildiği dil sayısı 517 iken, bu sayı 1975'te 1577'ye, 31 Aralık 2000 itibariyle de 2261'e ulaştı. 1900'de Kutsal Kitap'ın tamamının çevrildiği dil sayısı 118'di; 2000'in sonunda bu sayı 383'e çıktı. Protestan topluluklarının yanısıra son elli yıl içinde Katolikler de Kutsal Kitap ve özellikle İncil çevirilerine büyük önem verdiler. Bu kısa çalışmamızda değişik toplulukların çeviri alanındaki çabalarını ayrıntılarıyla veremeyeceğimizi anlayışla karşılayacaklarını umarız.
Kutsal Kitap'ın dünya dillerine çevrilmesinde büyük bir yere sahip olan Kitab-ı Mukaddes Şirketi'nin yanı sıra, Wycliffe Bible Translators gibi vakıfların çabaları sayesinde, henüz alfabeden yoksun olan diller bile alfabeye ve Kutsal Kitap'ın bazı bölümlerinin çevirisine kavuşturuldu. Bu alandaki yoğun çabalar, çeviri tekniği ve teorisi konularında da yeni gelişmelere yol açtı. Bunlardan en önemlisi, Kutsal Kitap'ın çevirisinde her dile eşit şekilde uygulanabilen temel çeviri ilkeleri üzerinde uzmanlaşmış kişi ve ekiplerin yetişmesi oldu. Yaygın ve büyük ulusların konuştuğu dillerdeki çeviri birikimi, başlayan, başlayacak her dildeki yeni çeviri kadrolarına rahatlıkla aktarılmaktadır. Bu sayede hem daha hızlı, hem de daha sadık ve akıcı çeviriler yapmak olanaklı kılınıyor. Sonuç olarak çağdaş çeviriler, müjdeleme faaliyetlerinde ve ruhsal uyanışta önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Bu faaliyetlerin 31 Aralık 2000 tarihi itibariyle ortaya çıkardığı istatistiksel sonuçları aşağıdaki çizelgede özetledik.
Geride bıraktığımız yüzyılda çeviri alanında kazanılan başarılar, Hıristiyanlık tarihinin en parlak başarılarından sayılır. 1900 yılında Kutsal Kitap'ın kısmen veya tamamen çevrildiği dil sayısı 517 iken, bu sayı 1975'te 1577'ye, 31 Aralık 2000 itibariyle de 2261'e ulaştı. 1900'de Kutsal Kitap'ın tamamının çevrildiği dil sayısı 118'di; 2000'in sonunda bu sayı 383'e çıktı. Protestan topluluklarının yanısıra son elli yıl içinde Katolikler de Kutsal Kitap ve özellikle İncil çevirilerine büyük önem verdiler. Bu kısa çalışmamızda değişik toplulukların çeviri alanındaki çabalarını ayrıntılarıyla veremeyeceğimizi anlayışla karşılayacaklarını umarız.
Kutsal Kitap'ın dünya dillerine çevrilmesinde büyük bir yere sahip olan Kitab-ı Mukaddes Şirketi'nin yanı sıra, Wycliffe Bible Translators gibi vakıfların çabaları sayesinde, henüz alfabeden yoksun olan diller bile alfabeye ve Kutsal Kitap'ın bazı bölümlerinin çevirisine kavuşturuldu. Bu alandaki yoğun çabalar, çeviri tekniği ve teorisi konularında da yeni gelişmelere yol açtı. Bunlardan en önemlisi, Kutsal Kitap'ın çevirisinde her dile eşit şekilde uygulanabilen temel çeviri ilkeleri üzerinde uzmanlaşmış kişi ve ekiplerin yetişmesi oldu. Yaygın ve büyük ulusların konuştuğu dillerdeki çeviri birikimi, başlayan, başlayacak her dildeki yeni çeviri kadrolarına rahatlıkla aktarılmaktadır. Bu sayede hem daha hızlı, hem de daha sadık ve akıcı çeviriler yapmak olanaklı kılınıyor. Sonuç olarak çağdaş çeviriler, müjdeleme faaliyetlerinde ve ruhsal uyanışta önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Bu faaliyetlerin 31 Aralık 2000 tarihi itibariyle ortaya çıkardığı istatistiksel sonuçları aşağıdaki çizelgede özetledik.
31 Aralık 2000 tarihi itibariyle
Kıta veya bölge adı
Afrika Asya Avustralya Avrupa Kuzey Amerika Orta / Güney Amerika Yeni diller Toplam |
Kısmi çeviri yapılan diller
214 226 170 108 41 130 2 891 |
İncil çevirisi yapılan diller
274 221 196 30 25 241 0 987 383 2261 |
Tam çeviri yapılan diller
144 118 31 62 7 20 1 987 383 2261 |
Çeviri dilleri toplamı
632 565 397 200 73 391 3 987 383 2261 |
Türkçe çevirisi: Kutsal Kitap'ın ilk Türkçe çevirisi, Padişah 4. Mehmet'in baş çevirmeni Ali Bey'in de katkısıyla 1666'larda sonuçlandı. Çeviri basılmak üzere Hollanda'daki Leyden Üniversitesi'ne götürüldü; çeşitli nedenlerle üniversitenin kütüphanesinde 160 yıl bekledikten sonra 19. yüzyıl başlarında bir ekip tarafından gözden geçirildi ve nihayet 1827'de o günün Osmanlı yönetiminin onayıyla Paris'te ilk basımı Arapça harflerle yapıldı.
Çevirisi 17. yüzyılda yapılan, 19. yüzyılın ilk yarısında basılan bir metnin gerek üslup, gerekse dil açısından Osmanlıca'nın etkisinde olması kaçınılmazdı. Bu nedenle 1928'lerde başlayan Harf Devrimi, ardından gelen dildeki özleştirme çalışmaları, Kutsal Kitap çevirisinin gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır. Bu amaçla metin üzerinde yapılan Türkçeleştirme çalışmaları 1941'de sonuçlanmış ve yeni metin aynı yıl ilk kez Latin harfleriyle basılmıştır. Gerek Türk yazınındaki gelişmeler, gerekse hız kazanan dildeki özleştirme çalışmaları 1970'lerin sonlarında hem Kitabı Mukaddes Şirketin'i hem de diğer Hıristiyan topluluklarını daha çağdaş bir çeviri yapmaya zorladı. Kutsal Kitap çevirisinde birçok ülkede karşılaşılan durum Türkiye'de de tekrarlandı ve çeviri çabaları önce İncil üzerinde yoğunlaştı. Çeviri Vakfı'nın 1979 yılında başlatıp 1986'da sonuçlandırdığı yeni çeviriyle Kitabı Mukaddes Şirketi'nin 1980'de başlatıp 1988'de sonuçlandırdığı yeni İncil çevirisinin yanı sıra yarım kalan başka çeviri girişimleri de oldu. Bugün elimizde 1941'de gözden geçirilen İncil çevirisinin dışında 1986 ve 1988'de sonuçlanan iki çağdaş Türkçe İncil çevirisi bulunmaktadır. 1989'a gelindiğinde, bu iki çeviriyi gerçekleştirmiş olan Kitabı Mukaddes Şirketi ile Çeviri Vakfı, Eski Antlaşma'nın çevirisi için ekiplerini birleştirmeye ve tek bir Eski Antlaşma çevirisi yapmaya karar verdi. |
39 kitaptan oluşan Eski Antlaşma'nın çevirisi, üç çevirmen tarafından yapıldı ve 12 yılda tamamlandı. Bu arada İncil metni, terminoloji ve üslup açısından gözden geçirilerek Eski ve Yeni Antlaşma metinleri arasında üslup ve terim birliği sağlandı.
Yeni Türkçe çeviride izlenen yöntem: Kutsal Kitap'ın diğer dillerde yapılan çevirileri gibi, bu çeviri de yakın işbirliği içinde çalışan bir kurul tarafından gerçekleştirilmiştir. Kurulun öncelikli amacı, Türkçe'nin doğal anlatımından uzaklaşmadan İbranice ve Grekçe metinlere sadık bir çeviri yapmaktı. 20 yıl süren titiz bir çalışmanın sonunda bu amaca ulaşıldığı kanısındayız. Çeviride izlenen yöntemi kısaca açıklamak istiyoruz: Çevirmenlerin geliştirdiği ilk taslaklar İbranice, Aramice ve Grekçe uzmanları tarafından özgün metne uygunluğu yönünden sıkı bir incelemeden geçirildi. Bu işlemlerden sonraki yeni metinler, düzeltmenler ve üslup uzmanlarınca iki üç kez gözden geçirildi. Düzeltmenlerle üslupçuların son önerileri, çevirmen, Grekçe, İbranice ya da Aramice uzmanıyla düzeltmen üslupçuların da katıldığı Çeviri Kurulu'nda görüşülüp sonuçlandırıldı. Çeviri Kurulu, yılda üç dört kez toplanarak yukarıda sözü edilen işlemlerden geçen metindeki son pürüzleri giderdi. Çeviri Kurulu'nda son kez görüşülen çeviri metni, Kurul üyelerinin görüş birliğiyle onaylanıp yayına hazır hale getirildi. Çeviri Kurulu, bu çalışmanın sonuçlandırılmasında emeği geçen herkese teşekkürü borç bilir. Kurul üyeleri, kendileri gibi, okuyucuların da Kutsal Kitap'ın her satır ve sayfasında Tanrı'nın sesini duymalarını ve bunun aracılığıyla yaşamlarının ruhsal bir boyut kazanmasını içtenlikle dilemektedir. |